Yazılarımızın genelinde insanın hayatı boyunca aşması gereken üç eşikten dem vurmuş, doğumun, düğünün, ölümün memleketimizi sevmek denilince aklımıza getirdiklerini kalemin ucuna düşürüp yazmıştık. Birçok güzel insanı yazmış ve bu güzel insanların memleketimizdeki yerinden bahsetmiştik. Hayatımızdan gidenlere rahmet dilemiş eğer hayatımızdan giderse de yeri doldurulamayacak olanlara da uzun ömür dilemiştik.
Kalem elimde uzun uzun düşünüp, çokça hüzünlendiğim bir yazı ile siz sevgili okurlar ile bir aradayız. Kalem hüzünlü. Hep hüzünlü aslında ama bu kez hüznün sebebi hepimizin atlamaktan kaçamayacağı ölüm eşiği. Hayatın üç eşiğinden ikisi güldürüp sevindirse, kalabalıklarla aşılsa da ölüm eşiği tek başına atlanılması gereken bir eşik ve bu eşikten atlamak pek zor.
Ölümün her türlüsü zor. Ancak bir ani ölüm, bir de genç ölüm daha da zor. Ölüm ne zaman gelirse gelsin geride kalanlar için anidir evet ama “hastalık, yaşlılık, yatalaklık durumunda dünyada durması acı veriyorsa eğer “Allah iki iyiliğinden birini versin, ölüm temiz diyerek.” ölümü beklediğimiz anlar da olmuyor değil. Ama sapasağlamsa, gencecik ise ölen Yunus Emre Hazretleri’nin
“Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi” demesinde olduğu gibi insanın özü göyünüyor, yanıp, kül oluyor. Bir de ayakta ise, işinin başında ise az önce telefonda sesini duymuş ya da saniyeler önce yanınızdan geçmiş ise, birlikte bir sofranın etrafında gülüm şakım yemek yemişseniz, ya da ölümün aniden geleceğini unutup kavga etmiş, küsmüşseniz; sapasağlam, ölme ihtimalini aklımıza dahi getirmediğimiz birinin ölümü epey sarsıcıdır.
İşte böyle sarsıcı bir ölüm haberi düştü aniden ve sarstı hepimizi. Memleketimiz için sarsıcı oldu “Kökü Yusuf” abimizin ölümü. Memleketimizin güzel insanlarından bahsettiğimiz yazımızın birinde ilçemizi giydiren, esnaflığı ile yetiştirdiği evlatlar ile yeri doldurulamaz olan değerli büyüğümüz “Kökü Yusuf” namıyla bilinen Yusuf Kızılseki abiden bahsetmiştik.
Her zaman mütebessim, her zaman sakin, her zaman hoşgörülü, her zaman babacan idi. İlçemize hem konfeksiyonu ile hem de yetiştirdiği evlatları ile hayrı ve emeği geçen hepimizin üstünde hakkı olan güzel insandı. Şu an yazıyı yazarken kalemin ucuna kareli gömleği, kır saçları ile dükkanında masanın arkasında oturduğu ve alışveriş yapan müşterileri izlediği andaki gibi geldi oturdu. Memleketini sevmek denilince her zaman hatırımızda ve rahmet dualarımızda olacak. Çünkü memleketine hizmet ederek, memleketinin insanını adeta bir insan sarrafı olarak tanıyarak, müşterilerinin talepleri doğrultusunda hizmet getirerek bu dünyadaki esnaflık sıfatını çok güzel icra etmiştir. Bu dünyadan göçerken yükümüz muhabbet yüküdür, iyilik, güzellik yüküdür başkaca her şey geride kalır ya işte Yusuf ağabey ömrünce “İyi bir insandı, Allah rahmet eylesin!” diyecek çok insan ile muhabbet, iyilik, güzellik biriktirerek gitti. Rabbim mekanını cennet eylesin. Geride kalanlarına sabır versin.
Şair Erdem Beyazıt “Ölüm Risalesi” adlı şiirinde:
“Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün.
Ölümle tanıştıktan sonra anladım
Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın.” der ve hepimize ölmek için yaşıyor oluşumuzu anlatır.
Madem ölmek için yaşıyoruz sevgili okurlar, madem ölüm aniden gelip buluveriyor bizi, madem şairin dediği gibi “bir musallalık saltanatımız olacak”, madem yine Yunus Emre hazretlerinin “İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur, Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi” dediği gibi canımız gövdemizde misafirdir o zaman ne diye hiç ölüm yokmuş gibi hareket etmekteyiz. Bir gün gelecek nasipse hepimizin selası okunacak, nasipse kefenimiz biçilecek, nasipse bir mezarımız olacak… “Ölüm var!” madem gelip kapımızı çalmadan varsa küslükleri giderelim, varsa haklarımız helalliklerimizi alalım, varsa değmeyecek, incir çekirdeğini doldurmayacak kırgınlıklar tamir edelim de ölüm gelip çatınca gidenin ardından içimizde sızı kalmasın. Muhabbetle kalınız sevgili okurlar…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Tuğba Kumru
BİR MEMLEKETİ SEVMEK /16
BİR MEMLEKETİ SEVMEK /16
Yazılarımızın genelinde insanın hayatı boyunca aşması gereken üç eşikten dem vurmuş, doğumun, düğünün, ölümün memleketimizi sevmek denilince aklımıza getirdiklerini kalemin ucuna düşürüp yazmıştık. Birçok güzel insanı yazmış ve bu güzel insanların memleketimizdeki yerinden bahsetmiştik. Hayatımızdan gidenlere rahmet dilemiş eğer hayatımızdan giderse de yeri doldurulamayacak olanlara da uzun ömür dilemiştik.
Kalem elimde uzun uzun düşünüp, çokça hüzünlendiğim bir yazı ile siz sevgili okurlar ile bir aradayız. Kalem hüzünlü. Hep hüzünlü aslında ama bu kez hüznün sebebi hepimizin atlamaktan kaçamayacağı ölüm eşiği. Hayatın üç eşiğinden ikisi güldürüp sevindirse, kalabalıklarla aşılsa da ölüm eşiği tek başına atlanılması gereken bir eşik ve bu eşikten atlamak pek zor.
Ölümün her türlüsü zor. Ancak bir ani ölüm, bir de genç ölüm daha da zor. Ölüm ne zaman gelirse gelsin geride kalanlar için anidir evet ama “hastalık, yaşlılık, yatalaklık durumunda dünyada durması acı veriyorsa eğer “Allah iki iyiliğinden birini versin, ölüm temiz diyerek.” ölümü beklediğimiz anlar da olmuyor değil. Ama sapasağlamsa, gencecik ise ölen Yunus Emre Hazretleri’nin
“Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi” demesinde olduğu gibi insanın özü göyünüyor, yanıp, kül oluyor. Bir de ayakta ise, işinin başında ise az önce telefonda sesini duymuş ya da saniyeler önce yanınızdan geçmiş ise, birlikte bir sofranın etrafında gülüm şakım yemek yemişseniz, ya da ölümün aniden geleceğini unutup kavga etmiş, küsmüşseniz; sapasağlam, ölme ihtimalini aklımıza dahi getirmediğimiz birinin ölümü epey sarsıcıdır.
İşte böyle sarsıcı bir ölüm haberi düştü aniden ve sarstı hepimizi. Memleketimiz için sarsıcı oldu “Kökü Yusuf” abimizin ölümü. Memleketimizin güzel insanlarından bahsettiğimiz yazımızın birinde ilçemizi giydiren, esnaflığı ile yetiştirdiği evlatlar ile yeri doldurulamaz olan değerli büyüğümüz “Kökü Yusuf” namıyla bilinen Yusuf Kızılseki abiden bahsetmiştik.
Her zaman mütebessim, her zaman sakin, her zaman hoşgörülü, her zaman babacan idi. İlçemize hem konfeksiyonu ile hem de yetiştirdiği evlatları ile hayrı ve emeği geçen hepimizin üstünde hakkı olan güzel insandı. Şu an yazıyı yazarken kalemin ucuna kareli gömleği, kır saçları ile dükkanında masanın arkasında oturduğu ve alışveriş yapan müşterileri izlediği andaki gibi geldi oturdu. Memleketini sevmek denilince her zaman hatırımızda ve rahmet dualarımızda olacak. Çünkü memleketine hizmet ederek, memleketinin insanını adeta bir insan sarrafı olarak tanıyarak, müşterilerinin talepleri doğrultusunda hizmet getirerek bu dünyadaki esnaflık sıfatını çok güzel icra etmiştir. Bu dünyadan göçerken yükümüz muhabbet yüküdür, iyilik, güzellik yüküdür başkaca her şey geride kalır ya işte Yusuf ağabey ömrünce “İyi bir insandı, Allah rahmet eylesin!” diyecek çok insan ile muhabbet, iyilik, güzellik biriktirerek gitti. Rabbim mekanını cennet eylesin. Geride kalanlarına sabır versin.
Şair Erdem Beyazıt “Ölüm Risalesi” adlı şiirinde:
“Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak
Tek kapısıdır ölümsüzlüğün.
Ölümle tanıştıktan sonra anladım
Sadece bir kimlik belgesi olduğunu yaşamanın.” der ve hepimize ölmek için yaşıyor oluşumuzu anlatır.
Madem ölmek için yaşıyoruz sevgili okurlar, madem ölüm aniden gelip buluveriyor bizi, madem şairin dediği gibi “bir musallalık saltanatımız olacak”, madem yine Yunus Emre hazretlerinin “İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur, Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi” dediği gibi canımız gövdemizde misafirdir o zaman ne diye hiç ölüm yokmuş gibi hareket etmekteyiz. Bir gün gelecek nasipse hepimizin selası okunacak, nasipse kefenimiz biçilecek, nasipse bir mezarımız olacak… “Ölüm var!” madem gelip kapımızı çalmadan varsa küslükleri giderelim, varsa haklarımız helalliklerimizi alalım, varsa değmeyecek, incir çekirdeğini doldurmayacak kırgınlıklar tamir edelim de ölüm gelip çatınca gidenin ardından içimizde sızı kalmasın. Muhabbetle kalınız sevgili okurlar…